Popüler Yayınlar

2 Ara 2010

İLGİ ALANLARIM

                                                                      SPOR



                                                             SİNEMA



                                             GEZMEK(TARİHİMİZİ TANIMAK,GÖRMEK)





MEMLEKETE AİT YÖRESEL YEMEKLER VE TARİFLER

LAHANA YEMEĞİ (ÇAYKARA)

Malzeme
Karalahana
Barbunya Fasulyesi
Sıvı yağ
Mısır unu
İçyağı
Tuz.

Yapılışı
Barbunyalar akşamdan ıslatılır. Lahanaları çok ince olmayan parçalar halinde doğranır ve haşlanır. Barbunyaları haşlanır ve haşlanmış la­hanalarla birlikte karıştırılır. Soğan küçük küçük doğranır. Sıvı yağ ve içyağı ile beraber pembeleşinceye kadar kavrulur. Lahana ve
fasulyeyi de kavrulan soğanla karıştırılır. Tuz ve biber ekleyerek kısık ateşte pişmeye bırakır. Piştikten sonra 1 kase mısır unu içerisine ilave ederek pişirilip geriye alınır. İmkanlar dahilinde içerisine et veya kavurma konulabilir 


                                                                        MUHLAMA
Malzeme
Peynir
Un
Tereyağı
Az miktarda su

Yapılışı
Peynir ince ince doğrandıktan sonra içeri­sine un ve bir miktar su katılır diğer taraftan tereyağı ocakta kızdırılır. Kızdırmış olduğumuz tereyağın içeri­sine hazırlanmış karışımı üzerine dökerek içindeki
peynir eriyene kadar pişirilir. Bazı köylerde muhlamalara soğan, yumurta ilave edilerek yapılır.



MISIR EKMEĞİ
Malzeme
Mısır unu
Sıcak su
Tuz.

Yapılışı
Mısır unu derin bir kap içerisine koyu­larak sıcak su ile topaklanmayacak şekilde yavaş ya­vaş yoğrulur. Yoğrulma esnasında bir miktar tuz İlave edilir. Diğer taraftan pleki ısıtılır. Isıtılmış olan plekinin içerisine hazırlanmış olan
mısır unu hamuru konulur üzeri saçla kapatılır. Saçın üzerine köz dökülerek pişirilir. (Veya pilitada pişirilir.)

TRABZON SPOR



TRABZON-ÇAYKARA

 Makale: Vahit Tursun.

Bu yazı "Çaykara'nın Reel Tarihi" adlı çalışmanın orta bölümlerinden alıntıdır. Bazı bölümleri henüz taslak halinde olup yetersizdir!

DOĞU ROMA – BİZANS DÖNEMİ (MS 395 – 1453)

MS 395 yılında başlayıp MS 1453 yılına kadar süren bu dönem, önemli oranda güncel olarak Helenceyi kullanan, tamamen Hıristiyanlaşmış, Batı Roma’dan kendilerini farklı görmelerine rağmen, kendilerini Roma vatandaşı “Romios, Romeos” kabul eden, Elen ve farklı toplulukların bir çatı altında ayakta kalma mücadelesi verdiği bir dönemdir.
Türkler Anadolu tarih sahnesinde, ilk defa bu dönemde yerlerini almaya başlar.[1]

Roma İmparatorluğunun MS 395 yılında ikiye ayrılması ile Trabzon, Doğu Roma / Bizans imparatorluğunun sınırları içinde kalmıştı. Bizans döneminde imparator Justinianus zamanında bu kentte bazı önemli imar faaliyetleri başlatılarak su kemerleri yaptırılmış, surlar onarılmış, birçok kilise yeniden restore ettirilmişti.[2]

6. yüzyıla gelindiğinde, İslâm dini ortaya çıkar ve Bizans, Arapların sayısız saldırılarına maruz kalır. Bu sırada Arapların saldırıları Türk memleketlerine kadar ilerler ve İslâm oralarda da yayılmaya başlar. Daha sonra Müslüman olan Türkler, Pers, Arap ve doğu kökenli farklı Müslüman halklar ile birlikte Bizans’a saldırılar düzenlemeye başlarlar. O sıralarda, Bizans içinde Orta Asya kökenli Türkler de bulunur.
Bizans ordusunda paralı asker olarak görev alan Türkler, Bizans’a karşı açılan savaşlarda, Bizanslıların yanında yer alırlar. Bizans imparatoru İraklios (Herakleios) döneminde İranlılar (MS 611), Bizans’ın büyük şehirlerinden Antakya’yı ve Şam’ı, daha sonra (MS 614) Kudüs’ü ve son olarak MS 619 yılında da Mısır’ı ele geçirmişlerdi. Ancak Bizans ordusu, MS 627’de, daha önce kaybettiği yerleri tekrar ele geçirmede, Türk kabilelerin yardımı olmuştu.[3] Bu olaylara, Kur’andaki Rum Suresi’nde de kısaca şöyle değinilir: “Rumlar, yakın bir yerde yenilgiye uğratıldılar. Onlar yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. Önce de, sonra da emir Allah'ındır. O gün Allah'ın (Rumlara) zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. Bu Allah'ın vadidir; Allah, vadinden geri dönmez. Ancak insanların çoğu bilmezler.”[4]Sonuçta İslâm, Roma halkının en zayıf toplum tabakalarında kabul görmeye başlar. İlerleyen tarihlerde, Rumca, Türkçe, Persçe ve Arapça konuşan Müslümanlardan oluşan bir devlet kurulur. Bu devletin adı “Diyar-ı Rum”, yani “Roma diyarı” gibidir. (1040 – 1246) Selçuklu devleti, “Mülük-i Selçukiyye-i Rumiyye”, “Selçuklu Roma Devleti” gibi isimlerle anılmıştır. Bu devletin içinde adı, bir ölçüde bu devleti oluşturan halkın kökeni hakkında fikir vericidir. Zaten sadece Türklerden veya başka bir kökene sahip bir halk tarafından kurulmuş bir devlet olsa, adına Rum eklenmesinin açıklanabilir bir tarafı olamazdı. Ayrıca, Müslüman bir devlet olmasına rağmen, Selçuklu sarayında şarabın bolca tüketilmesi, şarap kültürüne sahip yerel halkın ne denli bu devletin oluşumuna katkı sağladığını göstermektedir.

Selçuklular 1243 yılında, Erzincan’a yakın Kösedağ bölgesinde, en büyük düşmanları Moğollarla girdikleri savaşta kaybettikten sonra, ortada Selçuklu ordusu diye bir ordu kalmaz. Selçuklu Roma devleti, Moğollar tarafından harabeye çevrilir.

Bizans İmparatorluğunun merkezi olan İstanbul'un, Haçlı ordusunca işgal edilerek burada bir Latin devleti kurulması üzerine imparator I. Andronikos Komnenos'un İstanbul'dan kaçan torunları Alexios ve David tarafından akrabaları olan Gürcü kraliçesi Tamara'nın da yardımıyla 1204'de Komnenos Krallığı kurulmuş ve bu krallığın başkenti de Trabzon olmuştur.

Bu tarihlerde, Bizans’a yönelik saldırılar devam eder. Bizans, sürekli olarak irili ufaklı Türk boylarının saldırılarına maruz kalır. Bizans aynı zamanda, kendi içinde bulunan Türkleri de Hıristiyanlaştırarak, bunları diğer Türklere karşı da kullanmaya çalışır. Bu dönemde, epey Türk boyu Hıristiyanlaşmıştır. Hıristiyan olan Karamanlılar ile Gagauzlar buna örnek olarak verilebilir. Karamanlılar Hıristiyan olmalarına ve Helence okuma yazma öğrenmelerine karşın, yazdıklarını kiril alfabesi kullanarak Türkçe yazıyorlardı.

Bizans’ın toplam nüfusu otuz milyondu ve bu nüfusun üçte biri kadarı Helence konuşmaktaydı. Helence konuşan nüfusun en büyük bölümü de Anadolu’da olmalıydı. Çünkü, diğer Bizans hakimiyeti altında olan Arap ve Mısır bölgelerini incelediğimizde, Helence toponimlerin (yerleşim birimi adları), Anadolu’daki kadar yoğun olmadıklarını görüyoruz. Ayrıca bugün oralarda yaşayan halkın dili içerisinde, Türkçe’deki kadar yoğun Helence kelimelere rastlanmadığı da, bu açıdan dikkat çekicidir.

Neticede, yüzyıllar boyunca kendine yönelik saldırılarla mücadele eden Bizans, en sonunda Osmanlıların İstanbul’u ele geçirmeleriyle, hükümdarlık hayatı son bulur. Ancak Osmanlılar, yine de aynı halkın başına buyruk ve aynı sistemin başına yönetici olarak geçerler.




TRABZON İMPARATORLUĞU DÖNEMİ (MS 1204 – 1461)

Papa III. İnnocentius, Kudüs'ü kurtarmak maksadıyla; tüm Avrupa'yı sefere davet eder. Toplanan ordunun komutasında bulunan Romalıların ticari çıkarları doğrultusunda, Haçlı Ordusu Kudüse değil, Bizans İmparatorluğunun merkezi İstanbul’a yönlendirilir ve 1200-1204 civarı İstanbul işgal edilerek orada bir Latin İmparatorluğu kurulur.
Haçlı ordusu İstanbul’a saldırdığı sırada, İstanbul’da yaşayan ve Bizans askeri aristokrasisi içinde yer alan Komnenos ailesinden Aleksios A ve kardeşi David, İstanbul’dan kaçarak, o zamanlar bir Gürcü kraliçesi olan teyzeleri Tamara’ya sığınırlar. Daha sonra teyzelerinin desteğiyle, 1204 yılında ve hiç bir güçlükle karşılaşmadan Trabzon’u ele geçirirler. Aleksios A hükümdarlığında ve Trabzon merkez olmak üzere bir İmparatorluk kurarlar. Doğu Karadeniz bölgesinde bulunan şehirlerden sadece Amisos (Samsun), kurulmuş olan bu imparatorluğu tanımaz, ve o zamanlar merkezi İkonio’da (Konya) bulunan Selçuklu Roma Devleti’yle işbirliği yapar. Selçuklulara limanlarını açarak, onların ticaret yapmalarını sağlar.

Bu arada, Latin kumandasındaki Haçlı ordusunun İstanbul’u işgali sırasında İstanbul’u terk edip İznik’e yerleşen eski Bizans hükümdarı Aleksios Paleoloğos, 1261’de Latinlere karşı düzenlediği saldırı sonucu, Bizans’ın merkezi olan İstanbul şehrini geri alır. Ancak Trabzon İmparatorluğu, bundan sonra da hayatını Bizans’tan bağımsız olarak sürdürür








YUSUF ASAN



22 Kas 2010




                                                BEŞİKDÜZÜ MESLEK YÜKSEKOKULU